Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından bazı satır başları şöyle:
“Bu sevda ile devletine, bayrağına, vatanına, ezanına, istiklaline sahip çıkan aziz milletin her bir ferdini yürekten selamlıyorum. 81 vilayetimizin, 922 ilçemizin her birinde hayat ve haysiyet mücadelesi veren tüm kardeşlerimi en kalbi muhabbetlerimle selamlıyorum. Teşkilatımızın her kademesinde görev alan yol arkadaşlarımı, üyelerimizi, gençlerimizi, hanım kardeşlerimizi, gurbeti sılaya çeviren yurt dışındaki vatandaşlarımızı sevgiyle selamlıyorum.
Bizim içinde yaşamaktan şeref duyacağımız tek devlet, Türkiye’mizdir. Bizim okuyacağımız tek marş, İstiklal Marşı’dır. Bizim gölgesinde güven bulacağımı tek bayrak, rengini şehitlerimizin mübarek kanından alan ay yıldızlı al bayrağımızdır.
Bizim ayaktayken üstünde, öldükten sonra altında huzurla yatacağımız tek yer, şehit kanlarıyla yoğurulmuş kutsal vatan topraklarımızdır. Bizim, uğruna varlığımızı feda etmekten bir an bile tereddüt etmeyeceğimiz tek değerimiz, itikadımızdır, imanımızdır, inancımızdır. Bizim, dünyanın her bir köşesine taşımak için koşturacağımız tek ülkümüz, adalettir. Hakkaniyettir, insanlıktır. Gerisi günlük hayatın gaileleri içinde hepimizin yaşadığı, yaşayacağı teferruattır.
Dün rahattık, bugün sıkıntı çekeriz, yarın yeniden rahata kavuşuruz. İman, irade ve azim varsa Allah’ın izniyle imkan da hep vardır. Önemli olan istikameti kaybetmemektir. Yüreği karartmamaktır. Halisane niyetleri bozmamaktır. Tabii bu duaya amin demek yerine sırf kendi ihtirasları için Türkiye düşmanlarının senaryolarında figüranlık yapmayı tercih edenler de vardır. Siz onları çok iyi biliyorsunuz.
Hırsın, gafletin, kibrin esiri olan o kifayetsiz muhterisleri ise aziz milletimin basiretine ve ferasetine havale ediyoruz.
Türkiye Yüzyılı’nın bu ilk büyük kongresini de işte bu uzun yolculuğun yeni bir nefeslenmesi, tazelenmesi, yeni bir kilometre taşı olarak görüyor, kongremizin hayırlara vesile olmasını Allah’tan temenni ediyorum.
AK Parti, kurulduğu günden bu yana 24 yıldır kendini sürekli yenilemeyi, değiştirmeyi, geliştirmeyi, yükseltmeyi başaran bir siyasi teşekküldür. Nitekim 8. Olağan Kongremiz sürecinde il başkanlarımızın dörtte üçünün, ilçe başkanlarımızın üçte ikiye yakının değiştiğini görüyoruz.
Partimizin tüm kademelerinde hem bayrağı devreden hem de bayrağı devralan arkadaşlarımızdan her zamankinden daha çok, daha azimli, daha gayretli, daha verimli çalışmalar bekliyoruz.
Hiç şüphesiz en büyük görev, sorumlusu oldukları birimin yöneticisi sıfatıyla ana kademe kadrolarımıza düşüyor. Partimizin ülkemizde tüm hanelere girebilmesini sağlayan lokomotif teşkilatımız olan kadın kollarımızdan daha fazla gayret göstermelerini istiyorum.
Türkiye’yi önce 2053, sonra 2071 vizyonlarıyla buluşturacak olan geleceğimizin teminatı sevgili gençlerimizden talebim, gençliğin tüm dinamizmini partimize taşımalarıdır.
Biz Anadolu’ya bin yıl önce yeni değil, yeniden geldik. Gerektiğinde alın terimizle, gerektiğinde al kanımızla enbiya yurdu olan bu toprakları kendimize vatan eyledik.
Önümüzdeki ağustosta 24 yaşını bitirip, gürbüz bir delikanlı olarak mücadelesine devam edecek AK Parti’nin gerisindeki gücü, sırrı, hikmeti merak edenlerin bakacağı yer, işte bu köklerdir. Üye sayısıyla en büyük partileri sıralamasında ilk 5’te yer alan bir siyasi kuruluşuz. Bundan 4 ay önce iktidardaki 22 yılımızı şanla, şerefle, dünya siyaset literatüre geçen muazzam bir başarıya imzayı attık.
Bu eşsiz başarıya öyle çilingir sofralarında kadeh tokuşturarak, kaynağı belirsiz balya balya paralardan kuleler yaparak ulaşmadık. Bu tarihi başarıyı aziz milletimizin umutlarını, beklentilerini, hayallerini siyasete taşıyarak yakaladık.
Millete hizmet yolcuğuna başlarken, ‘Artık Türkiye’de hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’ dedik ve bunda da muvaffak olduk.
Yola çıkarken kimse bize gül bahçesi vadetmemişti. Biz o gül bahçesini kendi ellerimizle adım adım kendimiz kurduk. Kapı kapı dolaşarak, köy köy gezerek, gecemizi gündüzümüze katarak, nice tuzağı bozarak, nice engeli, nice bariyeri aşarak gönül bahçelerine diktiğimiz gülleri tek tek suladık, besledik, büyüttük.
Gençler, bakın biz sadece seçimleri kazanarak değil, asıl gönülleri kazanarak 22 yıldır iktidardayız. Hanelerden önce gönüllere girdiğimiz, tek tek gönülleri fethettiğimiz için 22 yıldır Türkiye’nin kaptan köşkündeyiz.
Bir gönül kazandıysak, bir gönül yaptıysak, bu milletin gönül sarayında kendimize bir yer bulabildiysek bu bize şeref olarak yeter diyoruz. Bu gerçeği hiçbir zaman unutmadık ve unutmayacağız.
Sözüne, ahdine ve kavline sadık bir kadro olarak nereden geldiğimizi asla unutmayacağız.
Milletin çizdiği rotadan çıkmayacak, milletimizle aynı istikamette omuz omuza yürümeye devam edeceğiz.
Bakın biz, gökten zembille inmedik. Pazarlık masalarında kurulmadık. Siyaset ve toplum mühendisliğinin ürünü olarak sahneye çıkmadık. Milletin partisi olarak doğduk, büyüdük ve bugünlere öyle geldik.
Samimiyetten, dürüstlükten en küçük bir taviz vermeden siyaset yaptık. Milletin heyecanını, coşkusunu, umutlarını çoğaltmak için siyaset yaptık. Kendi başarısızlıklarının faturasını seçmene kesen kibirli siyaseti hiçbir zaman kapımıza yaklaştırmadık.
Eksiklerimizi, kusurlarımızı, hatalarımızı örtmek yerine bunların giderecek, daha iyisiyle telafi edecek güçlü bir iradeyle milletimizin karşısına çıktık. Bugün de iç muhasebemizi cesaretle ve özgüvenle yapıyoruz.
AK Parti’ye düşmanlık edenler, başka örneklere bakıp hep bu hareketin dağılmasını, yıkılmasını, sendelemesini, tökezlemesini beklediler. Zorluklar karşısında yılmamızı, tehditler karşısında sinmemizi beklediler. Milletin namusumuza emanet ettiği iradesine ihanet etmemizi beklediler.
Vesayetçilere boyun eğmemizi, para babalarına teslim olmamızı, zulüm karşısında sessiz kalmamızı beklediler. Bütün umutlarını AK Parti’nin zayıflamasına, ak kadroların yorulmasına bağlayanlar, dikkatinizi çekiyorum 14 Ağustos 2001’den beri bekliyorlar. Daha çok bekleyecekler.
Onları bekletmeye devam edeceğiz. Şeytanla nöbetleşe sürdürdükleri bu bekleyiş, inşallah ilanihaye aradığını bulamayacaktır.
Türkiye, dönüşerek gelişir, gelişerek büyürken zaman zaman durup ibret nazarıyla eski Türkiye’yi düşünmemiz, hatırlamamız gerekiyor.
Bakın bu ülkede sivil siyaset yıllarca vesayetin gölgesi altındaydı. Demokrasimizin tepesinde on yıllar boyunca hep kara bulutlar dolaştı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin iradesi özellikle belli dönemlerde unutmayın gasp edildi, yok sayıldı, milletin egemenliği ilkesi sadece lafta kaldı.
Seçimde gelen hükümetler, kimi zaman darbeyle, kimi zaman baskıyla, kimi zaman gazete manşetleriyle görevden uzaklaştırıldı. 27 Mayıs’tan 12 Mart’a, 12 Eylül’den 28 Şubat’a hep bunu yaşadık.
Ülkenin seçilmiş başbakanının, bakanlarının idam edildiği günleri gördük. Fidan gibi delikanlıların son nefeslerini idam sehpalarında verdiğini gördük. Sağ-sol, Alevi-Sünni denilerek sokakların kan gölüne çevrildiği kapkara günler gördük.
Lütfen şuraya özellikle dikkat ediniz. Siyasi istikrarsızlığın beslediği ekonomik krizlerle milletimiz fakirleştirildi. Ülkemiz zayıflatıldı. Böylece Türkiye, küresel rekabetin dışında tutuldu. Her on yılda bir işletilen darbe mekaniğiyle milli irade çalınırken, ülkemiz aynı zamanda altın değerinde yıllarını da kaybetti.
Bizi yıllarca üçüncü sınıf demokrasiye, üçüncü sınıf ekonomiye mahkum ve mecbur ettiler. ‘Yeter, söz de karar da milletindir.’ diyerek Türkiye’ye ağır bedeller öteden işte bu sömürü düzenine biz son verdik.
Türk demokrasisinin çevresindeki kirli ve yoğun kuşatma çok partili hayata geçtiğimiz günden beri tam manasıyla kırılmamıştır. Bunun da en büyük sebebi, iktidara gelebilmek için her yolu mübah, her yöntemi meşru gören çarpık muhalefet anlayışıdır.
Ülkemizde muhalefet maalesef sürekli demokrasi krizi çıkartarak, sandıkta alamadığı yetkiyi iç ve dış güçlerden devşirme hevesinden hiç vazgeçmemiştir.
Muhalefetin seçim kazanmak için terör örgütleriyle, antidemokratik güç merkezleriyle iş birliği yapacak kadar gözünü karartması ülkemizi toksik demokrasi sorunuyla karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunla özellikle son iki seçimde ciddi biçimde muhatap olduk.
Hiçbir demokratik ülke, terörün silahına da siyasi örgütlenmesine de sivil toplum görünümlü uzantılarına da tolerans gösteremez. Terörle siyaset, terörle demokrasi aynı anda bir arada bulunamaz. Bunun için ya terör ya demokrasi diyoruz. Ya silah ya sivil siyaset diyoruz.
Türk’e de, Kürt’e de, Sünni’ye de, Alevi’ye de hiçbir faydası olmayan dış kaynaklı fitne ürünü bir literatür yığınıyla boğuşmaya vaktimiz yok. Yeni bir dünya kurulurken, terör belası başta olmak üzere Türkiye’nin safralarından kurtulması gerekiyor. Terörün, şiddetin, silahın karanlık gölgesinin ülkemizin ve bölgemizin üzerinden tamamen çekileceği günler inşallah çok yakındır.
Türkiye, kronik meselelerini ve farklı toplum kesimlerinin taleplerini daha sağlıklı, daha steril bir zeminde tartışma imkanı bulacaktır.
Türkiye’nin ekonomide, dış politikada ve siyasette itici gücü unutmayın demokrasidir. İç cephe olarak tarif ettiğimiz kardeşlik hattımızı tahkim edecek olan da yine 85 milyonun tamamını saran kuşatıcı bir demokrasidir. Bunun için önümüzdeki fırsatları değerlendirerek en iyisini ümit edip, en kötüsüne hazır olarak terörsüz Türkiye hedefimizi gerçekleştireceğiz.
Hiç şüphesiz bundan en çok terör örgütünün ideolojik bahçesinde otlanıp, devletimize ve milletimize düşmanlık edenler rahatsız olacaktır. Ne yaparlarsa yapsınlar bunun önüne geçemeyecekler. Türkiye’yi girdiği aydınlık yoldan geri çeviremeyecekler.
FETÖ’yü ve 15 Temmuz kanlı darbe teşebbüsünü AK Parti’yi yıpratma aracı haline dönüştürmek isteyenler de tarih önünde hesap vereceklerdir.
Milliyetçi Hareket Partisi ve Sayın Bahçeli, Cumhur İttifakı çatısı altında ülkemizin kronik tüm sorunlarının çözümünde ön açıcı, kolaylaştırıcı, destekleyici, yapıcı tavırlarıyla Türk siyasi tarihine isimlerini şimdiden yazdırmışlardır.
Cumhur İttifakı, sapasağlam olduğu sürece Türkiye güvendedir. Ülkemizin bekası, milletimizin kardeşliği güvence altındadır. Şehit kanlarıyla hamuru yoğrulan bu ittifak, inşallah uzun yıllar ülkemize ve milletimize çok daha büyük hizmetler kazandıracaktır.
Biz geçmişte devletin içindeki kirli oluşumlarla nasıl tavizsiz bir mücadele yürüttüysek parti kimliği taşımayan, siyasi meşruiyete sahip olmayan bu kirli muhalefete de aynı şekilde eyvallah etmedik.
Milletin bize yüklediği emaneti bugüne kadar yere düşürmedik. Millete, milletin emanetine, milletin egemenliğine dönük demokrasiye, hukuka dönük her türlü saldırıya göğsümüzü daima siper ettik.
Büyük bir gururla ifade etmek isterim ki Türkiye’yi ötekisiz hale getirmeyen tek parti AK Parti’dir. Kendini öteki olarak gören veya hisseden kim varsa hepsini ülkenin asli unsuru haline getirdik.
Son tartışmalar gösteriyor ki bazı hastalıklar halen devam ediyor. İmtiyazlarını kaybetmek istemeyenler, eski vesayetçi söylemlerle siyasete ve hükümete ayar vermeye çalışıyor. Batılı güçlerle kurdukları asimetrik ilişkilere güvenenler, Türkiye’nin değiştiğini, eski Türkiye’nin artık olmadığını kabullenemiyorlar. AK Parti döneminde sermayelerine sermaye katan iş dünyasının içindeki bir grup, kirli muhalefet anlayışını yeniden devreye alma çabasındadır.
Geçmişte manşetler ve ellerindeki finans kapital üzerinden siyasetçileri tehdit eden bu ekibin tek derdi, kayıplarını devlet hazinesinden yeniden tazmin etmektir. Aslında biz bunlara ülkemizi büyüterek, geliştirerek, zincirlerinden kurtulma, küresel düzeyde eşit şartlarda rekabet etme şansı verdik ama demek ki zihinler temizlenmeden sadece zincirlerden kurtulmak, insanları ve kurumları özgür kılmaya yetmiyor.
Kaos baronlarına diyoruz ki, bu devlet ve millet, sizin rüyalarını kabusa dönüştürme iradesine, gücüne, kudretine sahiptir. İşinizi düzgün yaptığınız sürece, ülkemize katma değer kattığınız, milletimize istihdam sağladığınız müddetçe hep yanınızda olduk, olmayı da sürdürürüz. Ancak eski kötü alışkanlıklarınızda ısrar ederseniz biz de sizin buna göre muamele ederiz.
Siyaset yapmak istiyorsanız işte er meydanı. Ülkemizde şu an 170’in üzerinde siyasi parti var. Bunlara bir tane daha eklenirse demokrasimiz daha da zenginleşir. Ama kayıt dışı siyaset yapma dönemi artık kapanmıştır.
Yeni Türkiye’de kayıt dışı ekonomiye de kayıt dışı siyasete de yer yoktur. Bu sözlerim sadece siyaset heveslisi sermaye temsilcilerine değil, aynı zamanda komparatör burjuvazinin gönüllü taşeronluğuna soyunan muhalefet partilerinedir.
Türkiye’yi trilyon dolarlık ekonomiler ligine taşıdık. Dünya ekonomisinden aldığımız pay yüzde 0,7’den yüzde 1,1’e yükseldi. Kişi başı gelirimiz, 3 bin 600 dolardan 2023 itibarıyla 13 bin 243 dolara çıktı.
Geçen yılın verileri açıklandığında inşallah 15 bin doları aşacağız. Sanayide katma değer üretimimizi 95 milyar dolardan 320 milyar dolara getirdik. Satın alma paritesine göre 2023 yılında dünyanın en büyük 11’inci, Avrupa’nın ise 4’üncü büyük ekonomisi olduk.
Yaklaşık 2 yıldır uyguladığımız yeni ekonomi politikalarının etkisini görmeye başladık. Merkez Bankamızın rezervleri, 173 milyar doları aşarak Cumhuriyet tarihimizin en yüksek seviyesine ulaştı. Bu rakam, biz göreve geldiğimizde sadece 27,5 milyar dolardı. Üretim ve ihracatla birlikte istihdam oranımız da hızla artıyor. Sadece son 1 yılda 1,1 milyonun üzerinde ilave istihdam sağladık. İşsizlik oranımızı yüzde 8,5 seviyesine indirdik.
Ekonomide ve demokraside elde ettiğimiz tüm bu başarıları reform irademizin sürekliliğine borçluyuz. Ülkenin ve dünyanın içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun reform irademizi daima canlı tuttuk, tutuyoruz. Reform çalışmalarımızı aynı zamanda kendimizi yenilemenin milletimize yeni şeyler söylemenin, ülkenin önüne yeni hedefler koymanın temel zemini olarak görüyoruz.
22 yılı aşkın süredir iktidarda bulunan bir kadro olarak en büyük korkumuz kendi statükomuza teslim olmaktır. Bu anlayışla Türkiye Yüzyılı Reform Programı’nı hazırladık. Kapsamlı reform planımız sayesinde ülkemizin büyüme potansiyelini ve verimliliğini artıracağız.
Dünya Bankası’nın üst, orta gelir grubunda yer alan Türkiye, böylelikle yüksek gelirli ülkeler ligine yükselecektir.
Nüfus politikalarında yeni bir dönemi başlatıyoruz. Alarm veren nüfus artış hızımızı yükseltecek, demografik bünyemizi güçlendireceğiz.
Tamamlayıcı sigorta modelleriyle sosyal güvenlik sistemimizde etkinliği ve sürdürülebilirliği tahkim edeceğiz. Aile bazlı gelir tamamlayıcı sosyal destek sistemiyle ihtiyaç sahibi vatandaşlarımızın daha güçlü bir şekilde yanlarında olacağız.
Erişilebilir ve kaliteli sağlık hizmetlerini daha da geliştiriyoruz. Yenilikçi sağlık endüstrileri ve ilaç sektörünün yerli ve milli imkanlarla geliştirilmesini destekleyeceğiz.
Yargıda ihtisaslaşmayı sağlayacak bilirkişilik müessesini revize ederek makul sürede yargılanma hakkını güçlendireceğiz. Ceza infaz sisteminde değişikliğe giderek suç, yaptırım, infaz dengesini iyileştireceğiz.
Demokrasimizi yeni, sivil, kuşatıcı bir anayasayla taçlandırma hedefimizi muhafaza ediyoruz. Anayasa konusunda gerek kendi bünyemizde gerekse toplumun çeşitli kesimlerinde yürüttüğümüz çalışmalarda önemli bir eşiği geride bıraktık.”
Hibya Haber Ajansı
© Copyright 2025 avrupanews.com Tüm Hakları Saklıdır.
Web sitemiz Hibya Haber Ajansı Abonesidir.